4 Ekim 2011 Salı

gözkapaklarım ;
ağır
kapanıyor
yüzün açılıyor
gözkapaklarımın altında
gözlerimin üzerinde
arada bir yerlerde

30 Eylül 2011 Cuma

Zaman ve an , yazmayacağım artık
Yok ve var siz de..
Ben ve sen yok.
Gitmek ve kalmak çöp.
Başlamak ve bitirmek öldü.
Kağıt ve kalem, tiksiniyorum artık.
Ruh aşk gökyüzü güneş huzur kavga insan saçmalık…
Bu devir bitti.kapalıyız.

Uzun ve kısadan konuşalım,
Lütfen lütfen hayat girmesin araya
Akıl da.

Kısa çorap ve uzun çoraptan konuşmak istiyorum sadece.
Kısa çorap giyiyorum.
Çorap hep giyerim, yaz kış
Mevsimleri geçelim.
Kısa çorap giymiştim bugün yine.
Bileklerim üşüdü.
Ayaklarım çok üşür benim.
Keşke uzun çorap giyseymişim diye geçirdim içimden
Giyerken de geçirmiştim ya
Şimdi uzun çorap giysem ayakkabıdan gözükecek, çirkin duracak fikrimce
Süse püse önem veririm biraz bende,
Kısa çorap giydim ne yapayım

Şimdi ne fark ettim
Benim hiç uzun çorabım yokmuş ki,
Çirkin diye olanlar eridikten sonra hiç almamışım.
Hepsi kısacık, ayakkabıdan görünmeyecekler ya..

pazardan alırdı annem uzun erkek çorabı
Koyu renk , çabuk kirlenmesin diye.
Beş tanesi üç liradan,
Tanesi ne kadar yapar?
Az yapar, çorapların ömrü boyları gibi uzun olmazdı
Ama ayaklarım da üşümezdi.
Şimdi yağmur yağınca da kısalara kaldım
Kısalara mecbur bıraktım kendimi.
Nerede benim uzun çoraplarım?

Olsa giyerdim bak vallaha.


Bir ses duydum
Ve onu takip ettim
Çocuk gibi
Daha iyi duymak mı istedim
sese dokunabilmek mi
ses olmak mı
göremediğin şey olabilir misin
ses oldum

güneş vurunca odada uçuşan toz zerreciklerini görürsün
güneş vurunca bir çok şeyi görürsün göremediğin
sesi göremezsin
ses etkilenmez, dokunulmaz ;
oradadır
bilinir ve bilinmekle yetinir
ses yakındadır ve uzaktadır
ses o ana kadar duyumsadığım  her şeye sahip
duyumsamadıklarıma da
içimdedir dışımdadır.

ses beni etkiler
ses ben.

23 Eylül 2011 Cuma

Yazdılarımın kolaylığından yakınmıştın,
Hiç kolay olmadı aslında,
Ama hiç bu kadar zor da olmamıştı.
Zoru sevdim.
Kendini yalnızlaştırmak,
Bencillikle en çok zıt düşen şey.
'Ancak en kötü benciller kendini yalnızlaştırabilir'
Başka nasıl bir insan bu en korkunç şeyi kendine yapar ki?

İnsanlar, çokuz.
Birbirimize dayanmadan,
Birbirimizin omzuna başımızı koymadan,
Birbirimizin koluna girmeden,
Sırtını sıvazlamadan,
Tekmelemeden,
Dans etmeden,
Konuşmadan,
Yürrümeden,
Öpüşmeden,
Şarkı söylemeden,
Birbirimize dokunmadan,

Tek başına,
Yokuz.
Düşünceler ve anlar,
Kaçan yanlarım,
Benden hep bir adım öndeler,
Ben de onlara yetişmeye çalışıyorum,
Ama en başından biliyorum,
Nafile çaba,yetişmek imkansız,
Hep benden önde olacak parçaları,
Kovalayacağım,hergün,asla yakalanamayak yanlarımı.

7 Eylül 2011 Çarşamba

bilmeyen ben ;

eğrildim büküldüm dikeldim ve yine,süreç
sonra var oldum
sonra yok.
yazılanlar zamanı izlemese
saniyeleri izlemese
sırayı izlemese
bozsa ve değişse
inse çıksa inse
bir iki üç diye değil
karmaşık ve anlaşılmaz olsa.

istemekten sıkılmak
-se -sa istek kipi olma-
onun yerine boşluk ol-
istemek istemiyorum
'ol' istiyorum

hep böyle
anlaşılmaz uçan şeyler
tül gibi tüy gibi ama değil
bozuk hafif yumuşak
bu bilinen sıfatları yanına kabul etmeyen şey
sıfatlar yanına yakışmıyor, uymuyor, tanımlamıyor
öyle bir 'şey', şey bile değil
yazamıyorum ki,
itiyor kelimeleri..

kelimeleri itiyor, beni çekiyor...
bu sefer tanımlamakta zorlanıyorum bildiğim üç beş kelimeyle
ama kendini biliyorum, yerin zamanın bilinenin olmadığı yerde,o bende.
kadar.

29 Temmuz 2011 Cuma

Hayal ;
Bir yazarın kaleminden çıkan alelade bir karakter olsam
Tek bir karakter değil,
Her kitapta farklı kişiliğe bürünsem,
Hep ben olsam ama farklı farklı, bir sürü ben ..
Her defasında biraz daha olgun ve renkli.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Dalgalar ve köpükler ;

Kocaman ve maviler,
Beyaz ve kabarıklar,
Biri üzerime geliyor,
Kaçıyorum geçiyor
İkincisi daha büyük, daha güçlü,
Herkes bu dalgaya bırakıyor kendini,
Kıyıya taşısın diye kolayca,
Ben dalganın içine dalıyorum,
Burnuma kulaklarıma gözlerime dolan tuzlu su ;
Tuzlu suyun acısını seviyorum.
Köpükler en çokken,
Suda gözümü açmayı seviyorum,
Gözümü açınca gördüğüm,
Beyaz- yeşil hayalleri seviyorum.

Sevdiğim şeyler hep bir saniye,
Sonra yüzeye çıkıyorum,
Giden dalgaya bakmıyorum bile,küçülüyor
Daha büyük dalgalar bekliyorum
Beyazı yeşili seni daha uzun görebileceğim.

Saniyeden çok.

19 Temmuz 2011 Salı

zorlanan ben ;

Çizgiler-Satırlar ;

Altı çizili her satır,
Okuyorum , okuyorum, okuyorum
Biraz daha yaklaşabilmek için ,
Çizgileri hiç bu kadar sevmemiştim,
Çizgi, elinden olunca güzel,
Çizgi, satırların altında güzel.

-----------------------------------

18 Temmuz 2011 Pazartesi

İki sıra kırmızı,
Tek sıra yeşil,
'Yeşil' iki kırmızı tırnağın arasında
Sıkışmış,
Benim gibi,
Kırmızılar,onları da ben boyadım.

Bu sabah tek gözüm kapalıyken,
Gördüklerim bunlardı.
Kalem  kağıt, 'kağıt' yazılırken ne garipmiş=)

Anlatamam ama deneyebilirim,
Biri içimi avuçlarıyla sıkıyormuş gibi, biri kendimim,
Suyunu çıkartıyor, parçalıyor,
Tek istediğim dokunmak ya da ona yakın birşey yapmak, duymak-görmek-hissetmek
İçinde sen olan sakallar ve kara gözler olan,
Avuçlarımı gevşetmemek için tutuyorum kendimi bil..
Mazoşist ben;

Bıçağı alıp derime batırıyorum,
Uzuvlarımın gövdemle birleştiği, 
Sinirlerimin en hassas olduğu yerlere, kasıklarıma - koltuk altlarıma..
Sivriliği yüzeyde hissediyorum,canım yanıyor ama katlanılır,
Yakıcı sivrilik, bıçağın ucu orada,
Derimi deşmeye başlıyor,
Çok yavaş,
Kat kat aşağılara iniyor,
Derimin katmanlarından geçerken,
Tek tek hepsini sayıyorum,
Bir, iki, üç, damarlar
Bıçağı döndürüyorum iyice ,sağa ,sola,
Acı doruklarda,
Hissizlik hali başlıyor,
Çekip çıkarıyorum bıçağı,
Daha fazlası öldürürdü beni.

Zaman gerek,
hücreler tek tek birbirine kaynamalı,
Yapışkan salgılar havayla temas edip
Sert kabuğu yaratmalı,
Kbuk derimle bütünleşmeli,
Sonu belli iyileşme süreci,
Umarım dayanamayıp kabuğu koparmam!

Geçer,
Ama iz kalır,
Benimle, derimle bütünleşecek,
Ben olacak,
Temiz görünmk istemiyordum zaten,
Leke kalacak ki kalsın zaten,
Değişmek iyidir,
İzler iyidir.
Akıl fikir sahibi ben,

Daire gibi,
Başladım,
Bitireceğim yerin aynı olduğunu biliyorum,
Huzur dolu olduğunu biliyorum,
O vazgeçemeyeceğim noktadan,
Uzak olmak huzursuzluk verici yine de,
Özlemek umut da veriyor.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

28 Haziran 2011 Salı

Çok bilen ben :P

Hiçbir başarı ancak insanın insana verebileceği iç huzuru vaad edemez,onun böyle bir güzelliği yoktur.Başka tatminler barındırır,üst-bene hitap eder ve onu doyurur.
Başarıyla başaran arasında bir kirlenmişlik , alış-veriş durumu vardır. Alıp-vermek üzerine kurulu olmayan salt birlikte olma durumu ;bir tek o ruhu doyurabilir, ki hepimizin ruhu da buna aç.

Sanki bu cümle benden değil ,bilemedim :)
Bakan ben;

İnsanlara pek bakmıyorum,
Bu onlara garip geliyor,
Göz teması farklı anlamlar içeriyor onlar için,
Aslında sadece mutluluğum için gerek duyduğum sosyal iletişimi sağlamaya çalışıyorum.
Ben de aramda cam varken, tekerlekleri hareket eden bir şeylerin üzerinde hız kazanırken bakıyorum onlara:)
Anlam veremiyorlar ama onlar da bakıyorlar.
Öyle bakışıyoruz geçip gidene kadar,
Ben sosyal iletişimimi sağlıyorum,
Ona da saniyelik soru işaretleri bahşediyorum,
Doksan derecelik bakışlarımla.
An bitiyor...
Düşünseli ;

Eskidende gözümün önünde şeyler belirirdi,
Sadece adlarının 'imge' olduklarını bilmezdim.
Motorda ben;

Rüzgar elbisemden içeri sızdı,
Göğsümü üşüttü,
Motorun gürültüsünden,
Dalgalardan,
Ve gazete okuyan amcanın umarsızlığından,
Keyif alırdım,
Şimdi keyifsizlikten yazıyorum.
Kaleminde mürekkebi aktı,
Ellerimi kirletti,
Lanet!
Geçen sabahki ben ;

Denizin kokusu ,
Tramvayın kokusu,
Yanıma şuan oturan çocuğun çirkin kokusu,
Bu sabah duyduğum kokular.

20 Haziran 2011 Pazartesi

öğle arasında ben;

kitap okuyorum,
rüzgardan yaprakları çevriliyor,
geriye doğru,
ilk sayfa geliyor önüme,
okuduğum sayfayı kaçırıyorum,
hangi sayfadan başlasam şaşırıyorum,

en başından başlamak?
son birkaç sayfayı tekrar okumak, kaldığın sayfaya varmak?
birkaç sayfayı atlamak, ilerden başlayıp umursamamak?
kaldığın satırı buluncaya kadar aramak?

kitabı kapadım,kararı erteledim,
kalemi elime aldım,
yazmak kolaydı,
kolaycılık ruhuma işlemiş ne yapayım :)

16 Haziran 2011 Perşembe

'tüketim toplumunda babanın rolü'

tüketici : baba
tüketim mekanı : 'ıkea'
tüketilen : ?

anons :
''sayın serdar çağın ( çağır ya da çığıl ya da cıbılda olabilir tabii )
lütfen çocuklarınızın yanına geliniz!''

nasıl yani?

14 Haziran 2011 Salı

bugünkü ben ; hergünkü gibi

tükettikleri

biraz daha zaman
fıstıklı baklava
telefon şarjı
sekiz buçuk lira
siyah anlardan dokuz sayfa
vicdanından bir zerre daha - sebep ; dilenen kadın
bir tükenmez kalem
insanlık sevgisinin bir kısmı daha - sebep ; ozanla tartışma
bu evdeki varlığının birazı daha - sebep ; valizlenen eşyalar
çikolata - kahve tabii
bir sürü enerji
motosikletle 'ilk' deneyim
sana dair bir sürü düşünce,
beyninin bir kaç kıymetsiz hücresi daha.

ürettikleri ;

söz etmeye değmeyecek 'şey' ler
gereksiz ve itici bir sürü cümle,
saçma sapan belirsiz fikirler ve tüm bu deli saçmaları,
bu kadar.

İmGeLeR-MıKnAtIsLa BaŞl---

ipte yürüyen cambaz
iplik incecik ama sivrilik dolu,
acıtır ayakları,
her adımda,
suratından belli zaten,
ciğer gibi,
kızgın yağda kızaran bir parça ciğer,
hastalıklı organlara sahip hayvanın ciğeri,
ya da benim ki,
kanserli gibi sıfatı öyle,
ama vücudu dimdik,
organı gibi,
gergin,
ipliğin kendi gibi.

yataydaki gergin ipi kesen,
dikeydeki cambaz,
ateş yok sadece parlaklık
keskin parlak dizili cisimlerin üzerinde
adımlar atan CAMBAZ

neden bu kadar konuştum hakkında ,
bilemedim.

4 Haziran 2011 Cumartesi

rahatsız ben ;

zamandan rahatsızım,
aptal olmayı seçen insanlardan rahatsızım,
paylaşamamaktan rahatsızım,
gerçek ve yalandan rahatsızım

kendimden çok rahatsızım,
bazen kendi derimden bile rahatsızım,

olmamandan rahatsızım,
zor olmaktan rahatsızım,
çokları yaşamaktan ;ne demekse artık, rahatsızım,

en çok şu maskemden rahatsızım,
çıkartıcam ama,
senin yanında.

31 Mayıs 2011 Salı

çarpışmayı öğrenen ben;

eskiden yürürken önüme bakardım,
insanlara çarpmamak için  sağa sola savururdum kendimi,
karşıdan gelene dokunmamak için yolumu değiştirirdim,
sonra düşünmeye başladım,
ben her adımda bu kadar düşünürken
hayatımın herhangi bir anında geçiştiğim, hatta bazen hiç tanımadığım insanları
onlar bunun ne kadar farkındalardı?
onlar ne kadar dikkat ediyorlardı,
karşıdan geleni dirseklememeye, hiç.

sonra öfke duymaya başladım,
karşıdakine kızdım kendi kendime,
sonra kendime kızdım,
ve dur dedim,
sanane,
karşıdakinden sanane,
sen ona neysen, o da sana o kadar olsun!

şimdi
ha öyle önüme gelene bilerek dirsek geçirmiyorum,
ama artık ben de kasmıyorum kendimi birilerine çarpmamak için,
yönümü değiştirmiyorum,
bakıyorum şöyle,
karşıdan umursuzcamı geliyor,
maskemi takıyorum o zaman,
sonra çarpışıyoruz,
sonra ben gidiyorum..

ama maskemi çıkardığımda ,
üzücü.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

herkes;

sevdiğim şeyler var
kendimde sevdiğim şeyler var
bir de sevmediklerim var,
herkes gibi.
otobüste ki ben;

kadın poşetin düşürdü tam inecekken,
zaman durdu,
ses çıktı,
birşeyler kırıldı,
ses bitti,
kadın inmişti,poşetle
içindekileri düşündüm,
zaman aktı.
wisher me :) ;

keşke beynim makina olsaydı,
son model çamaşır makinası kadar sessiz
lcd ekran kadar net olsaydı
bir de düğmesi olsaydı
bitince kapasaydım
sussaydı =)
özleyen ben;

o zamanların tonu sepyaydı,
soldu soldu
ve puf
uçtu gitti
sıkılgan ben;

tabanlarım acıdı,
yürüdüm
durmadım yürüdüm
sonra bıraktım
yorulunca değil sıkılınca durdu ayaklarım
fazlaca ben;

nasıl öleceğimi bilerek yaşıyorum
ölücem çünkü istediğim içim,
bilmesem yaşayamazdım.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

sessiz ben;

sessizlik yorucu,
anlamsızlığı beslemekten başka bir işe yaramıyor,
ama sesi çıkmıyor ki içimin
küstü bana faz gittim üstüne,
köşesinde bekliyor
belki daha hiç konuşmaz, işte o zaman...

Maskemi taktım, çıkalım mı?
metroda insanların yüzlerine baktım,
bir baktım iki baktım..
sonra pencereden kendime baktım,
ne olmuştu bize?
yazık olmuştu.

an itibarı

Öfkeli ben;

Şimdi unuttum,
Şimdi hatırladım
Neden vazgeçtiğimi
Kendini 'kullanılmış'hissedecek kadar basit düşünmenle ilgiliydi ve beni seni kullanmakla 'suçlayacak'kadar...
Senin için paylaşmak değil,kullanmak vardı hep.
Ben paylaşmak istemiştim gerçekten her şeyiyle paylaşabilmek,
Ama olamazmış zaten bu bakışla
Paylaşmak değil alış veriş yapmak istediğini, işte o anda hissetmiştim.
İşte o vakit vazgeçtim ,
Ama çok kolay vazgeçtim!
Paylaşmak zordur,
Kendini daha az önemsemeyi gerektirir,
Beni kendinden daha fazla önemsediğini de iddaa etme,
O durumda bu suçlamaların hiçbiri belirmezdi kafanda ve ben bunu hissederdim.
ben ve ben;
Benim savaşım farklı,
Benim savaşım hep kendimle,
Senden farklı olarak,
Başkalarını suçlamak yerine,
kendime bakıyorum
Baktığımda nefret ediyorum çoğu zaman,
Tanımıyorum ve memnun kalmıyorum,
Sorguluyorum sanki bir yabancıyı sorgularmış gibi,
Bu da beni ikiye ayırıyor, ta en baştan
Sorgulayan ve sorgulanan ben.
Şimdi bir de üçüncü göz var,
O da farketti ki bütün sıkıntı bu sorgulamaya 3. kişi girsin istemiyorum,
bunu yapan sorgulayan kısmım mı
sorgulanan kısmım mı bilemiyorum.
ama dikilmiş muhafızlar,kapıda dimdik, kimseye izin vermemek üzere programlanmışlar.
Bravo bu parçama şu kafada görevini en iyi yerine getiren onlar,aferin bana!...

Maskemi çıkarmadım hala, çıkabiliriz..

29 Nisan 2011 Cuma

Hergün geçtiğim yolda bütün gün yaprakları süpüren amcayı düşündüm bugün,
ilk defa..
O bile doğaya benden daha yakın!

27 Nisan 2011 Çarşamba

Biber

Bu sabah üşenmedim,
Kahvaltı hazırladım kendime,
Biberin kokusu yazı hatırlattı,
Acısı seni.

26 Nisan 2011 Salı

'Tadım Tarçınlaştı'

Ağırlık hissediyorum,
Kötülüğün ağırlığı,
İki pencere açtım kafamın içinde, eskiden tekti
Diğeri de hep oradaydı ama sımsıkı kapalıydı,ilk açtığımda gıcırdadı
Pislenmiş paslanmış,
Sonra iyice yağladım -iğrenç kapkara bir kutu zift
Çıplak ellerimle,
Elimden yüzüme ruhuma bulaştı,
Daha da iğrençleşti,
Acılaştı,tarçınlaştı tadı,

Tadım tarçınlaştı!..

Maskem ve ben,çıkabiliriz..

Tanrı'nın Kodu ; 001 ve 0 ve 1 ve 0

Çocuk ben;
Çocukken düşünmeden yaşardım,
Düşünmeden yazardım,
Keşke yine ucu küt kurşun kalemimle yazsam,
Plastik tuşlar yerine.

Ama tanrı plastikleşince,çocuk ne yapabilir,
Artık elleri kara olmuyor,
Onun yerine,
Lafları karardı.

25 Nisan 2011 Pazartesi

Sahip olduklarımız?
Kelimeler çok anlamlılar,
Sahiplik çok anlamlı,

Şimdiki ben;
Eskiden sahip olduklarımı aramıyorum,
Ki hiç bir şeye sahip olduğumu düşünmüyorum,düşünmedim de
Sahip olmak-olabilmek büyük meziyet ister
Önce anlamak sonra hak etmek gibi zorlu yollar gerektirir,
Ki ben seni anladığımı düşünmüyorum,
Senin de beni anladığını düşünmüyorum, 
Birbirimize sahip olamayışımız da bu sebeptendir
Bu suçlama değil, itiraf değil, 
Üzerine düşünme, düşün-seli sadece
Aksine arayışım ; sahip olamadıklarım,

Paylaşamadıklarımı paylaşma yolları
Anlatamadıklarımı anlatma yolları,
Kendimi anlama yolları ki bizi de anlayabileyim

Tüm bunları ararken..

Birkaç zaman önceki ben;
Ne gerek var zorlamaya ,zorlanmaya 
Anlayamıyorsan birini
Ona sahip olduğunu hissedemiyorsan,
O zaman yoksunuzdur
Yoksunuz siz
'Siz' yoksunuz, olmayacaksınız da..

Zamansız ben;
Bir şeyler hakkında yüzlerce satır yazabilip
Yüzlerce kez düşünebiliyorsan, sen olanı var ediyorsun demektir,
Yani aslında var olmuşsunuzdur, şu ya da bu şekilde
Sadece kabullenememişsindir,becerememişsindir
Sebep? Her şey ; her şeyimiz..

ve maskemi taktım yine, çıkabiliriz!


Egoist ben;
Çok karıştırdım,
Herşey birbirine girdi
Bütün görüntüler,
Sarmallar,
Sarı ışıklar,
Garip şekiller,
Sokakların kimlikleri ;duvar yazıları gibi,
Rengarenk
İçlerinden hangisi benim rengim bilmiyorum
Erguvan mı? Ne o?
Sarı siyah - bir top çarpıyor yere ve tavana
Ve zıplıyor
Yere ve tavana - tekrar
Yer ıslak
Suya çarpıyor, üzerime sıçrıyor
Eflatun elbisem pisleniyor,
Çamur içindeyim,
Pislik içinde,
Üsten kendime bakıyorum, kendime bile yukardan bakıyorum aynaya bakmaya korkup,
İğreniyorum, mükemmellikten uzağım
Mükemmel olmayandan iğreniyorum

Ben olmaya çalışan ben;
Kötü huy, vazgeçmeye çalışıyorum şu sıralar
Zor olsa  da olacak
İğrenmek için birşeylerden, gerçek sebepler gerekli,artık bir şeylerden tiksinmek için sebepler uydurmak yerine,bir şeyleri sevmek için sebepleri görmeyi deneyeceğim.
Savaşmam gerek çünkü 'hayatım' orada bir yerlerde gizli, iyi olanda.

Maskemi taktım, çıkabiliriz!

itinayla 'mükemmel tanım' yapılır

Çabam merakımdan,
Önce kendimi merak ediyorum, sonra seni. yerine koymaya çalışıyorum kendimi zavallıca.Çeşit çeşit hikayeler yazıyorum haliyle. Önceden olsa en güzelini anlatırdım, artık en gerçeğini arıyorum, haliyle en çirkinini anlatacağım.

Benden bir tane yok,
Bir çok ben var,
Hangisi gerçek bilmiyorum,
Herkes için farklı ben olmaya çalışırken aslımı kaybettim.
Belki de aslım hiç olmadı ya da bu benliğimin ta kendisi,
Başkaları için var olmaktan ibaretim,
O zaman gerçeklik yok benliğimde,hepsi nafile ve yorucu varoluş çabasından ibaret.
Belki gerçeğin kendisi bundan ibaret başkasını aramak boşuna,
Ya da bu yalancı çabamızın avuntusu, yine uydurduğumuz yalanlardan biri.

(iç ses)
Benlerden biri;
Herşeye tanım koymak üzerine kurmuşum hayatımı,
'Mükemmel tanımlar' arıyorum
Farkettim ki sevgiye bile anlam yükleme çabasındayım,
Oysa pür sevgi ; kusurluluğu kusursuz
Sevgiyi anlamsız kılan kalıplara oturtmamalıyım artık,
O anlamsız-tanımsız-gelir-dolaşır-belki gider
Ama hala tanımlanamaz.

(dış ses)
Maskemi taktım, çıkabiliriz!

Hepimiz Manukyan'ız

Napıyoruz dostlar?
Bütün gün neler yapmaktasınız, yastığa koyduğunuzda kafanızı nelerle kirletmiş oluyorsunuz kafanızın içini?
Dışarı çıkıyorsanız eğer, ya da uzağa gitmeye gerek yok; televizyon kumandasını elinize alıyorsanız,hatta su bile içseniz, hiç kaçarı yok hepimiz birer Manukyan'ız! Artık yaşamak yeterli Manukyan olmaya.
Hatta gelişmiş modelleriz.Artık pazarladığımız başkaları değil dostlar, bizzat kendimiziz, varolma çabasıyla en pis pazarda ,her yerde, satmaya savaşıyoruz cümlelerimizi.
İşte ,geldi burada diyorum ben de şevkle, Manukyan'ın en vefakar torunu =)
Evet evet o benim! Alıcısı olan?